top of page
1_jWO0h2hvPwdA032LLbTXRw.jpeg

Asbest son yıllarda hızlanan kentsel dönüşümle birlikte gündemimize daha fazla girdi. Yoğunlaşan kentsel dönüşüm kapsamında eski binaların yıkılıyor olması, binalarda olması muhtemel asbestin çalışanlar ve çevrede yaşayanlar açısından tehlike oluşturmasını kaçınılmaz hale getirdi. Türkiye’deki mevcut binalarla ilgili maalesef elimizde bir envanter çalışması olmasa da 30 - 40 yıllık binaların büyük bir bölümünde asbest olduğu düşünülmektedir. Şekil 7’de bir binada asbest olması muhtemel yerler görülmektedir. Bu yerler göz önünde bulundurularak kentsel dönüşüm ve bina yıkımlarında asbest varlığı ve asbestin uzaklaştırılması süreçleri titizlikle kontrol edilmelidir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verilerine baktığımız zaman ‘Türkiye’de yaklaşık 22 milyon konut bulunuyor. Deprem tasarımının ve malzeme dayanımı yetersiz olan, mühendislik hizmeti almayan kaçak yapılar dâhil yapı stoğunun öncelikli olarak kontrol edilmesi, yenilenmesi veya mühendislik incelemesi uygun görülmesi halinde güçlendirilmesi gerekmektedir. Bu süreç hızlı bir şekilde devam ederken maalesef asbestin yaratacağı riskler göz ardı edilmektedir. Bu noktada belediyelere ciddi görevler düşmektedir. İlçe belediyeleri,

Hafriyat Toprağı, İnşaat Ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği ve Asbestle Çalışmalarda Sağlık Ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik ilgili maddelerine istinaden belediye meclisi kararı alarak yıkım öncesi binalarda asbest kontrolü yapmalıdır. Kentsel dönüşüm ile yıkılacak binalardan numuneler alınarak akredite bir laboratuvarda asbest varlığı kontrol edilmelidir. Eğer asbest yoksa yıkıma izin verilmeli ancak asbest varsa ilgili yönetmelik hükümlerine göre asbestin uzaklaştırılması sağlanarak binanın yıkımına izin verilmelidir. Şekil 8’de görüldüğü üzere İstanbul’da yıkım öncesi asbest denetimi yapan sadece 7 ilçe belediyesi bulunmaktadır. SONUÇ

Asbestli yapı ürünlerinin üretim ve kullanımı 2010 yılından bu yana yasak olmasına rağmen, 2010 öncesi yapılarda bulunan asbestli ürünlerin varlığı; özellikle de kentsel dönüşüm ile yıkılan yapıların atıklarıyla asbest lifl erinin çevreye dağılması ile gelecek en az 20 yılın önemli bir sağlık ve çevre sorununu oluşturmaktadır. Ülke genelinde mevcut bina stoku göz önüne alındığında geçmişte yapılmış, günümüzde kullanılmaya devam eden ve kentsel dönüşüm kapsamında yıkımı gerçekleşecek birçok binada asbest içeren malzemelerin kullanıldığı bilinmektedir.

saasd.jpg
asfsafv.jpg

Dolayısıyla mevcut stokta yapılacak bakım, onarım, güçlendirme ve yıkım işlerinde çalışanlar, aileleri ve aynı çevre komşuları bilmeden ciddi boyutta asbeste maruz kalma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Asbestin uzaklaştırılması işleminde de ‘Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve

 

Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik’ gereğince uygun önlemler alındıktan sonra uzaklaştırma işlemi yapılmalıdır. Asbestle çalışılacak bölge karantinaya alınmalı, çalışanların uygun ekipman ve donanımla çalışmaları sağlanmalıdır. Asbest uzaklaştırıldıktan sonra bertarafı da yine uygun önlemler alındıktan sonra yapılmalıdır. Sonuç olarak kentsel dönüşüm sürecinde asbeste maruz kalınabilecek iki durum vardır. Birinci olarak binada eğer asbest varsa, asbest uzaklaştırılmadan bina yıkıldığı zaman çevreye ciddi miktarda asbest yayılacaktır.

 

Bu durum o bölgede yaşayanlar, o bölgeyi güzergâh olarak kullananlar ve çalışanlar için ciddi bir risk oluşturmaktadır. İkinci olarak da binadan asbest uzaklaştırma işlemi sırasında gerekli önlemler alınmadığı takdirde yine aynı riskler mevcuttur. Asbest sınır değeri 8 saatlik çalışma için 0,1 lif/cm3’tür. Kentsel dönüşüm kapsamında bina yıkımlarının yapıldığı bölgelerde ortaya çıkan asbeste bölge halkı daha fazla süreyle maruz kalabilmektedir. Ayrıca bina yıkımlarının birden fazla olduğu bölgelerde ortaya çıkan asbest miktarı artmaktadır.

 

Kentsel dönüşüm bölgelerinde binalarda ayrı ayrı uyulması gereken asbest söküm kurallarına ek olarak bu bölgelerde düzenli ortam ölçümü de yapılmalıdır.

bottom of page